Google aramalarında ilk sırada çıkmak pek çok işletmenin hayalini süslüyor. Peki bu olası mı, Google’da ilk sırada olmasa da en azından üst sıralarda ya da ilk sayfada olmak için neler yapabiliriz, bu yazıda bu konuya odaklanacağım.
Google’da Üst Sıralarda Olmak Neden Önemli?
Günümüzde pazarlamaya gereksinim duyan her işletme için en büyük müşteri kaynaklarından birisi arama motorlarından gelen trafik. Arama motoru kaynaklı trafiğin en önemli özelliği ise sizin satmak istediğiniz ürün/hizmet hakkında sorgulama yapan ziyaretçilerden oluşması. Yani tam anlamıyla potansiyel müşteri.
Arama motoru kaynaklı trafiğin diğerlerine kıyasla işletmenize katkısı çok daha fazla. İşte bazı rakamlar:
- BrightEdge istatistiklerine göre web sitesi trafiğinin %53’ü arama motorlarından geliyor;
- Electrik verileri organik arama motoru ile gelen trafiğin, ücretli trafiğe kıyasla 8 kat daha fazla dönüşüm yaratma gücüne sahip olduğunu söylüyor. Yani web sitesi için belirlediğimiz hedefler her ne ise (satın alma, form doldurma, tıklama v.b. gibi) arama motoru ile gelen trafiğin diğer trafik kaynaklarına kıyasla bu hedefleri sağlama oranı çok daha yüksek;
- Arama motorları, sosyal medyaya göre web sitelerine 10 kat hata fazla trafik yönlendiriyor.
Arama Motoru Sonuç Sayfası Sıralaması ile Ziyaretçi Sayısının İlişkisi
Bir arama yaptığınızda arama motorunun sonuç sayfası (SERP: Search Engine Result Page) size sıralanmış biçimde bir liste sunar. Elbette kullanıcılar listenin üst tarafını alttakilere tercih edecektir. Peki altta kalanların hiç mi şansı yok? Üzülerek söylemek gerekiyor ki ziyaretçilerinizin gözü en yukarıda. Gözümüz Google’ın ilk sırasında olsa da biz önce aşağılardan başlayalım:
- İkinci sayfa ve sonrası neredeyse hiç trafik yönlendirmiyor: Google sıralamasında ikinci sayfadaki bağlantıların tıklanma oranı %0,6. Yani binde 6. İkinci sayfadaki web sitelerinin Google Arama sonuçlarından ciddi bir katkı sağlaması pek olası değil.
- 8-10 sıralaması aynı trafiği alıyor: Eğer Google’da ilk sayfaya çıkmayı başarabildiyseniz, biraz trafik almak için 7 ve yukarısına doğru hareket etmeniz gerekiyor.
- İlk üçe girmek her şeyi değiştiriyor: İstatistiklere göre Google aramalarında birinci sırada çıkan bağlantı %30-%40 arasında bir tıklanma oranına ulaşarak toplam trafiğin büyük bölümünü alıyor. İkinci sıradaki bağlantı %15-%20, üçüncü sıradaki bağlantı ise %8-%10 trafik alıyor. Google arama kaynaklı trafiğin neredeyse üçte ikisi ilk üçe giren bağlantılara yönlendiriliyor.
- Aslan payı birincinin: Google arama sonucu sayfasında 1. sıradaki bağlantı 10. Sıradaki bağlantıdan yaklaşık 10 kat kez fazla tıklanıyor. Birinci ile ikinci arasındaki fark ise %50. Yani ikincilikten birinciliğe çıkmak trafiğinizi iki katına çıkıyor.
Her işletmenin Google sıralamasında birinci sıraya yükselmek istemesinin nedeni de işte bu. Arama motorları hedef müşterinize açılan çok önemli bir kanal.
Google’da Birinci Sırada Çıkmak için Adımlar
İşin Aslı: Ya Göründüğün Gibi Ol, Ya Olduğun Gibi Görün
Hedeflediğiniz yerin işletmenize ve bilgi birikiminize uygunluğu.
Arama motorunda ilk sıralara yükselmek isteyen SEO’cunun temel felsefesi ne olmalıdır derseniz ben “Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün” derim. Kötü bir örnekle başlayalım. Diyelim ki ben amatör bir sinemacı ve çok usta bir SEO’cuyum. İnternet üzerinde o kadar çalışıyorum ki henüz bir kısa film bile yönetmemiş olmama karşın Türkiye’nin en iyi yönetmenleri arasında benim adım da geçiyor, hatta Türkiye’nin en iyi yönetmeni diye arandığında en üst sırada kendimi bulabiliyorum. Sizce bunun bana bir yararı olur mu? Elimde Google sıralamasını gösteren bir çıktıyla Antalya Altın Portakal Jürisine başvursam kendime Nuri Bile Ceylan le Zeki Demirkubuz arasına bir yer bulabilir miyim? Veya bir sinemacı Google sıralamasına bakarak bana bir filmini emanet eder mi? Denemedim ama sanırım etmez.
Sayfanızdaki bilgilerin işletmenizi ve bilgi birikiminizi doğru yansıtması.
İşletmenizin büyüklüğünü, çalışan sayısını, çalışma koşullarını, faaliyetlerini, referanslarını gerçeğe uygun şekilde belirtmediğinizde sizi daha yakından tanımak isteyen ziyaretçilerinizin hayal kırıklığına uğramaması kaçınılmaz olacaktır.
Bir dönem İstanbul’da caz gitar dersleri veriyordum ama öğrenci sayım çok azdı. Bir web sitesi yapıp, broşür bastırdıktan sonra en yakın arkadaşlarıma fikirlerini sordum. Bir arkadaşım Caz Gitar Akademisi diye adlandırdığım kursun yanıltıcı olduğunu söyledi. Karşısında akademik bir eğitim ya da en azından daha kurumsal bir yapı bekleyen müşterilerin akademi adı altında tek kişilik bir özel kurs gördüklerinde eğitimden ve benden kuşku duyacaklarını söyledi. Oysa özel gitar dersi olarak gelseler belki de aradıklarını bulacaklardı. Kendisine hak verdim ancak sınırlı bir bütçe ile yaptığım tanıtım materyallerinde vazgeçmek pek mümkün değildi ve bir süre daha tek kişilik akademinin tüm işlerini omuzlamayı sürdürdüm. Ancak kursun adı dışında akademi ile bir ilgisi yoktu. Bir süre sonra bu durumun müşterilere karşı beni zor duruma soktuğunu fark ettim ve olmayan akademinin kapısına kilit vurmak zorunda kaldım.
Önce İşini Doğru Yap, Sonra Arama Motorunun Karşısına Çık
Bazı işletmeler müşterilerinin temel gereksinimlerini karşılayamadıkları halde arama motorlarında yükselmek için büyük bir çaba harcıyorlar. Oysa internet gibi daha şeffaf ve demokratik bir ortamda kötü bir hizmet ile üst sıralarda yer alırsanız bu durum sizin kötü şöhretinizin iyice yayılmasından başka bir işe yaramıyor.
Bir başka senaryo düşünelim, daha işin başındasınız ve projenizle ilgili yapmanız gereken çok işiniz var ancak siz bunları bir yana bırakıp tüm zamanınızı arama motoru, SEO ve sıralama analizlerine harcıyorsunuz. İnanın bu da zaman kaybından başka bir sonuç doğurmayacaktır.
2010’lu yılların başında türkülerin caz düzenlemelerini içeren bir albüm yaptım ve kendisini kurtaracak kadar satışa ulaştı. Ben de bundan güç alarak daha yenilikçi bir caz albümü yapmaya niyetlendim. Albüm 2015 yılında yayımlandı ve çok az bir satışa ulaştı. Satışlar çok düşük olsa da ben dijital platformlardan gelen dinlenme sayılarını takip ediyordum. Ancak rakamlar öylesine düşüktü ki ben albümün dinlendiği bölgelerden orada bu müziği falanca arkadaşım dinliyordur diye tahmin edebiliyordum. Hatta yazın Çeşme olan az sayıdaki dinleyici Eylül gibi yok olup İzmir dinleyicisi artınca arkadaşımı “Niye erken döndünüz oğlum Çeşme’den bir problem mi var yazlıkta?” diye arayabiliyordum.
Elbette istatistiklerden nasıl yararlanabileceğimize kimse karışamaz ancak işimiz henüz istenen noktya gelmediyse, sınırlı veriyle analizlere yoğunlaşmanın da büyük bir getirisi olmayacaktır.